Hepinizi şahsım ve yönetim kurulumuz adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşımız İlyas Kama’yı kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve hepinize başsağlığı dileklerimi sunuyorum. Hayat, iş, koşturma böyle bir anda bitiyor ve geriye sadece dostluklar ve hatıralar kalıyor. Yaşamın ve dostlukların değerini bilmeli ve geride güzel eserler ve hatıralar bırakmaya özen göstermeliyiz. Bu çatı altında birlikte yaptığımız şey de budur. Hayatımız Antalya ticareti içinde ve bu çatı altında geçti. Kimse buradan bir şahsi menfaat elde etme derdinde değil, hepimiz şehrimiz için, ticaret hayatı için iyi bir şeyler yapmaya gayret ediyoruz. İnandığımız değerleri savunmaya çalışıyoruz. 140 yaşındaki ATSO çınarı bu kardeşlik ruhuyla, sorumluluk duygusuyla, hepinizin destekleriyle güçlenerek büyüyor. İlyas arkadaşımızı bu duygularla bir kez daha anmış olalım. Kendisi kentimize, Odamıza, sektörüne değer katan bir arkadaşımızdı, mekanı cennet olsun.
Son günlerde covid-19 vakaları hem çalışma arkadaşlarımızda hem de çevremizde çok artmaya başladı. Odada Maske zorunluluğu koymak zorunda kaldık. Esasen toplu taşımada, uçaklarda, hastanelerde bu kurallar devam ettirilmeliydi.
Dünyada iklim değişikliği, kıtalar arasında aşırı hareketlilik, küresel işbirliği olmaması nedeniyle salgınlar artmaya başladı. Şimdi Covid bitmeden maymun çiçeği salgını başlıyor. Geçmişte bir kıtadaki virüs diğerine geçmezdi, şimdi virüsler gemilerle, uçaklarla dünyayı geziyorlar. Artık küresel salgınlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.
Bundan bir yıl önce Meclis toplantısı sırasında Manavgat’ta yangın felaketi yaşanıyordu. 10 gün süren, 60 bin hektara yakın alanı, onbinlerce ağacı, sayısız canlıyı yok eden o kabusu unutmak mümkün değil, Allah herkesi bu tür felaketlerden korusun. Geçen yıl birçok arkadaşımız bizzat mücadeleye katıldı, destek oldu. Oda olarak hepimiz gayret sarf ettik.
Bağış kampanyamıza Kocaeli Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İnegöl Ticaret Odası, Kumluca Odamız, Kumluca Borsamızdan destek aldık. Yangın mağdurlarının evlerinin bazıları bitiyor, eşya yardımlarımız yerlerine ulaştı, ulaşmaya devam ediyor. Kampanyaya destek veren Oda ve Borsalarımıza, özel destek veren üyelerimize, arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Bugünlerde yine orman yangını riski yüksek. İlimizden ve ülkemizin farklı yerlerinden yangın haberleri duyuyoruz, ilgili kurumlarımız, halkımız bunları söndürmek için canla başla mücadele ediyorlar.
Ormanları korumak sadece kurumların sorumluluğunda değildir, herkesin bu konuda daha duyarlı olması gerekiyor. Ne yazık ki halen orman kenarlarına atılmış cam şişelerini, bilinçsiz piknikçileri görmeye devam ediyoruz.
Değişik bölgeleri dolaştığımızda Ülkemizde ormanların başındaki tek belanın yangın olmadığını görüyoruz. Ülkemizde ormanların başında bir de rant belası var. Orman yangınını herkes konuşuyor, ama rant yangınını kendimiz çıkardığımız halde konuşmuyoruz. İmar rantı şehirlerin belasıydı, şimdi kırsal kesimin belası oldu. Hazineye ait olmayan orman alanlarında, orman çeperlerinde, köylerde rant başladı. Şehirleri, kıyıları zaten betonlaştırdık. Eskiden deniz kenarlarında kıyı kenar çizgisi vardı, artık kalmadığını görüyoruz.
Şehirlerden ve kıyılardan sonra şimdi ormanları, köyleri, tarım arazilerini betonlaştırmaya geçtik. Ormanlar ve deniz kıyıları bütün milletin ve daha önemlisi gelecek nesillerin mirasıdır, parayla alınıp satılacak yerler değildir.
Ormanlık alanda tarım müştemilatı denilerek villa yapılıyor. Bağış yapan bir şekilde izin alıyor. Arsa ve arazi rantı bu kadar büyük olunca, yapanın yaptığı yanına kar kalınca, herkes yapmaya başladı. Son imar affının üzerinden çok zaman geçmedi, şimdi yeniden imar affı konuşulur oldu. Nasılsa af çıkar diye ruhsatsız yapılaşmalar artıyor.
Araziyi al, planı değiştir, izni al, parayı üçe dörde katla gibi bir ekonomi olamaz. Bu rantların çoğu kayıtdışıdır, vergilenmeyen, 84 milyon insanımızın hakkına girilerek kazanılan paradır. Buradan rüşvet ve yolsuzluk gibi hastalıklar da çıkmaktadır. Bu rant bitmeden sanayi, ticaret, tarım, turizm sağlıklı bir temele oturamaz. Bu mesele siyasi bir konu olmaktan çıkmış sosyal hastalık haline gelmiştir. Her ilde, her ilçede, her köyde bu hastalık maalesef var. Orman yangını suyla söner, ama bu yangın suyla sönmez.
Bu yangın ancak ahlak reformuyla, vergi reformuyla, şeffaflıkla, nereden buldun kanunu gibi düzenlemelerle çözülür.
Arazi, arsa ve imar rantı siyaset üzerinde de etkili olduğu için siyaset üstü bir yaklaşımla mücadeleden başka yol yoktur. Rant gibi konularda, akçeli işlerde bizden-bizden değil ayrımı yapılmamalıdır. Haksız kazanç, görevi suistimal, adam kayırma işleri artık her yerde bitmelidir. Hükümetimizden ve muhalefet partilerimizden beklentimiz, birlikte bu meselenin üzerine gitmeleridir.
Son günlerde ekonomide döviz sakin, turizm iyi, dolayısıyla idare ediyoruz gibi bir görüntü var, ama yüksek enflasyon ve maliyet meselesi canımızı yakmaya devam ediyor.
Enflasyonda bir kısır döngüye girdik. Geçen aylarda kur artışı-enflasyon artışı kısır döngüsü vardı. Şimdi fiyat artışı, ücretler artışı, tekrar fiyat artışı gibi bir başka döngüdeyiz.
Halen firmalar fiyat teklifi verirken enflasyon ve döviz artışı korkusuyla hareket ediyor. Fark konulmasa zarar ediliyor, fark konulsa fiyatlar şişmiş oluyor. Enflasyon kısır döngüsünün bir kaynağı da budur. Bunun çözümü ekonomi yönetiminin, merkez bankasının enflasyon ve döviz kuru konusunda gerçekçi hedefler belirlemesi ve güven vermesidir. Döviz rezervi nasıl idare edilecektir, sonbaharda doğal gaz ve petrol ödemeleri nasıl yapılacaktır, hangi durumda hangi adımlar atılacaktır, bilmeliyiz. Ekonomik reformlar siyasi takvime bağlı kalmamalı, belirsizliğe son verilmelidir.
Komitelerimizden ücret artışlarıyla ilgili yakınmalar geliyor ve istihdam desteklerinin artırılması isteniyor. Et fiyatlarında artış %130, süt ürünlerinde artış %110. Ülkemizde açlık sorunu olmasa bile düşük gelir grubunda artık yetersiz beslenme sorunu var. Dolayısıyla ücret artışı zaruridir, fakat enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir durumda cirosu ve kazancı %300 artan da var, %50 artan da var. Bu nedenle bazı sektörlerde maliyetler ciddi sıkıntı yaratmaktadır.
Ayrıca son dönemde Türkiye’de ücret dengesi bozulmuştur. Ücret dediğimiz şey liyakat, eğitim, tecrübe, işin güçlüğü, piyasa arz ve talebi gibi faktörlere bağlıdır. Bu dengeye kamu kesimi de dikkat etmek zorundadır. Bunlar dikkate alınmadığı zaman hakkaniyet, adalet bozulur, iş ortamı sağlıklı olmaktan çıkar. Şu anda birçok sektörde yüksek vasıflı elemanların ücret düzeyi diğer mesleklere göre yetersiz kalmıştır.
18. grubumuz, yani sanayi işletmelerimiz üretimde çalışacak kişi bulunamadığını söylüyorlar. Bunun da bir sebebi ücretlerde dengesizliktir. Sanayide çalışmak kolay değil, ustalaşmak emek ister, zaman ister. Bir tarafta kolay işler varken gençler sanayiye neden gelsin? Tarım sektöründe zaten genç kalmadı, göçmenler çalışıyor. Aynısı sanayide olmamalıdır. Geçen yıldan bu yana bu konuda uyarı yapıyorum, ama toplum olarak ciddi konuları konuşmayı sevmiyoruz. Türkiye’de artık genç nüfus artmıyor, gençlerin önemli bir kısmı üniversitelerde memur yetiştiren bölümlerde okuyor.
Eğitim sistemimiz, üniversitelerimiz vasıflı eleman yetiştiremiyor. Ayrıca 3 milyon genç evde oturuyor, 1 milyon genç işsizimiz var” Diğer tarafta tarımda ve sanayide ise çalışacak kimse yok. İşletmeler çalışacak kimse bulamıyor, bulunan ise ihtiyacı karşılamıyor.
Artık eğitim ve ücret sistemini, ücretler üzerindeki vergileri sil baştan değiştirmemiz gerekiyor. Gençleri liseden itibaren çalışmaya yönlendirecek, motive edecek bir sistem kurmalıyız.
İşletmeler bu meseleyi kendi başlarına çözemez. Devletin bu konuya el atması üretimde çalışmayı daha fazla teşvik etmesi zorunludur.
Ücret veya işçilik maliyetlerinin artmasından şikayetçi diğer gruplarımız 16. ve 21. gruplarımızdır. Yani hem sanayi hem hizmet sektörü işçilik maliyetlerini karşılamakta zorlanıyor.
Ücret artışları dışında kredi temini konusunda da şikayetler artmıştır.
Burada sizlerle sektörel kredi tablosunu paylaşmak istiyorum.
Kredi artışını yıllık alırsak döviz kredileri TL karşılıkları arttığı için kredilerde yıllık artış %58 görünüyor. Fakat Aralık-Mayıs 6 aylık alırsak toplam kredi artışı %24 oranındadır. Bu da şu anlama geliyor, Merkez Bankasının faizleri düşürmesi bankalara yaradı, tahvil faizleri düştüğü için devlete yaradı, kredi alan büyük şirketlere yaradı, ama ekonominin geneline yansımadı. Bugünlerde bankaların ve büyük şirketlerin ikinci çeyrek karları açıklanıyor, kar artışlarına baktığımızda ekonomideki kar dengesizliğini görüyoruz.
KREDİLER
Aralık-Mayıs Artış Oranı
Ferdi Kredi Otomobil
59%
Kağıt ve Kağıt Ürünleri San.
46%
Kimya Ürünleri San.
46%
Metal Ana San. ve İşlenmiş Maden Ürt. San.
42%
Makina ve Teçhizat San.
39%
Ulaşım Araçları San.
36%
Toptan ve Perakende Ticaret, Kişisel Ürünler
31%
Kiralama(Ulaşım Araç, Makina, Teçhizat)
28%
Bilgisayar ve İlgili Faaliyetler
27%
Emlak Komisyonculuğu
26%
Tarım
25%
TOPLAM
24%
Taşımacılık, Depolama ve Haberleşme
22%
Kauçuk ve Plastik Ürünler San.
22%
Sağlık ve Sosyal Hizmetler
21%
İnşaat
19%
Restoranlar
16%
Madencilik ve Taşocakçılığı
16%
Oteller
15%
Eğitim
13%
Ferdi Kredi Diğer
12%
Ferdi Kredi Konut
11%
Kredinin en çok arttığı alan otomobil kredisi, sektördeki satış da buradan geliyor. Sonra kağıt, kimya, demir-çelik, makine ve otomotiv sanayi geliyor.
Ticarette 6 aylık artış %31, tarımda %25, inşaatta %19, otellerde %15, eğitim sektöründe %13, konutta %11. Yani ticaret ve hizmet sektörü sanayi sektörünün altında kalmış. Konut satışlarında artışa rağmen konut kredisinde ve inşaat sektöründe kredi artışının sınırlı kalması da dikkat çekicidir.
Odalar Birliğinde bayram öncesinde yapılan istişare toplantısında Sayın Bakan KGF kredi paketinin genişletileceğini açıkladı, ama dövizdeki durum nedeniyle yavaş davranılıyor. Zaten bir yerlerden döviz gelirse sorun azalır, gelmezse başka şeyler konuşuyor olacağız.
Temmuz ayı gibi bir ayda komitelerimizin raporları, şikayet ve talepleri yoğunlaşmış durumdadır. Bu bir taraftan komitelerimizin sektör sorunlarını dile getirmek üzere daha fazla çalıştıklarını göstermektedir. Diğer taraftan ise işlerde durgunluğun ve maliyet artışlarının yarattığı baskıya işaret etmektedir.
ATSO Meslek Komiteleri Temmuz Ayı Gündemi
1.Grup (Bitkisel üretim)
Flora Expo Fuar çalışmaları
3. grup (Mermer-Maden)
Mermer sektöründe ihracatta ve iç piyasada daralma
Maliyetlerin ve harç bedellerinin yüksekliği
Ruhsat bedeli ödeme süresinin esnek tutulması
Navlun ve konteyner maliyetlerinde artış, konteyner temininde güçlükler
6. grup (Tarımsal ticaret)
Interfresh Eurasia fuar çalışmaları
7. grup (Unlu mamuller)
Girdi fiyatlarında artış nedeniyle tarifelerde artış
Standartlara uymayan düşük kaliteli gıda ürünlerinin yanıltıcı ilanlarla satılması
Piyasada durgunluk, girdi maliyetlerinde ve ücretlerde artışın yarattığı sıkıntı, finansman ve alacak sorunları, SGK istihdam desteği verilmesi
24. Grup (Enerji)
Akdeniz Elektrik Dağıtım Şirketiyle sektör sorunlarının görüşülmesi
25. Grup (Dayanıklı tüketim malları)
Caddelerde park kurallarının geçersiz kalması, kaldırım ve “yol” işgalleri, Konyaaltı ve Lara sahillerinde kuralsızlık ve denetimsizlik
40. grup (Sigortacılık)
Motorlu araçlar zorunlu trafik sigortası sisteminde yaşana sorunlar
Vefat edenlerin sigorta haklarıyla ilgili bilgilerine mirasçıların erişimiyle ilgili sorunlar
43. grup (Mimarlık)
Yapı denetiminde yaşanan sorunlarla ilgili temaslar
Komitelerimizden gelen konularda, 16.,18. ve 21. gruplarımızın gündem maddelerine değindim.
Mermer sektörümüzün de ihracat, maliyetler ve mevzuat konusunda şikayetleri artmış durumdadır. Çünkü dünya ekonomisi yavaşladığı için ihracat artışı da yavaşladı. Ayrıca maliyet ve fiyat artışları nedeniyle inşaat sektöründe tam bir canlanma olmadığı için iç piyasa daraldı. Bu şartlarda kamunun talep ettiği bedellerin karşılanması zorlaşmaktadır.
Navlun-konteyner sorunu had safhada, ayrıca Antalya limanı tarifeleri de sektörümüzü olumsuz etkilemeye devam ediyor. İhracatçılarımızın bir kısmını İzmir’e kaçırıyoruz. Zaten imalat sanayinin genelinde yatırımların Antalya dışına kaçması ciddi bir sorunumuzdur.
7. grubumuzun gündeme getirdiği bir konu düşük kaliteli gıda üretiminin artmasıdır. Fiyatlar çok artınca hileli işler maalesef artıyor. Halkın sağlığını ilgilendiren bu sorunların sebepleri üzerinde herkes bir kez daha düşünmelidir.
25. grubumuz kent merkezinde park kuralsızlığından sahillerdeki kuralsızlığa kadar çeşitli sorunları yazmış. Gerçekten birçok yerde Antalya’ya yakışmayan görüntüler artık sıradan hale geldi. Hep birlikte estetik, kaliteli, düzenli, kurallı kent için çalışmalıyız.
Plajları Belediyeler mi Bakanlık mı işletecek çekişmesi yerine yerelin de söz sahibi olduğu bir sistem kurulmalıdır. Sezon ortasında sözleşme feshi yapılarak işletmeler mağdur edilmemelidir.
Bir başka şikayet konusu da gayrimenkul sektöründen gelmiştir. Bilindiği gibi, 1 Temmuz itibariyle ülke genelinde bazı mahallelerin yabancıların konut alımına veya ikametine kapatılması kararı alındı. Çok göçmen alan yerlerde yoğun şikayet olduğunu biliyoruz. Hatta şu anda ülkemizde toplam nüfus nedir tam olarak bilindiğinden emin değilim.
Bu konunun ele alınması gerektiği açıktır, fakat bu tür uygulamalarda ilçelerin ve mahallelerin özellikleri dikkate alınmalı, sektör ve yerel yönetimlerle birlikte karar verilmelidir. Kilis’teki göçmen meselesiyle Antalya’daki yabancı yerleşimi aynı şey değildir. Ayrıca bu uygulamalarda önceden haber ve zaman verilerek düzenleme yapılmalıdır, aksi halde mağduriyet yaratmaktadır.
Antalya verilerine de hızlıca birlikte bakarsak sektörlerimizin durumu daha iyi anlaşılır.
Antalya ekonomisinde şikayetler ülke ekonomisi kaynaklı şikayetlerdir. Onun dışında Türkiye ekonomisinin üzerinde bir canlılık olduğu görülüyor.
Dönem
Antalya
Antalya
Antalya'da Değişim(%)
Türkiye'de Değişim(%)
2021
2022
Yabancı Turist Sayısı
Ocak - Temmuz
3,3 milyon
6,5 milyon (T)
110
Zorunlu Sigortalı Sayısı
Nisan
565.406
651.121
15,16
3,87
Karşılıksız Çek Hacmi (bin TL)
Ocak-Mayıs
117.972
358.193
203,63
110,11
Nakdi Krediler (Kamu+Özel)(bin TL)
Mayıs
150.030.165
225.013.601
50
58
Vergi Tahsilatı
Ocak-Haziran
5.569.808
11.044.041
98,28
108,03
Dahilde Alınan KDV Tahsilatı
Ocak-Haziran
608.384
1.360.347
123,60
50,34
İhracat (bin dolar)
Ocak-Haziran
944.857
1.062.813
12,48
19,40
Yaş Meyve-Sebze İhracatı (bin dolar)
Ocak-Haziran
312.011
319.431
2,38
- 0,80
Yatırım Teşvik (Sabit Yatırımlar Milyon TL)
Mayıs
10.967
14.953
36,35
11,30
Otomobil Sayısı
Mayıs
563.732
597.398
5,97
4,05
Konut Satışı
Ocak-Haziran
24.446
38.239
56,42
31,40
Ticarethane Elektrik Tüketimi (MWh)
Nisan
201.783
255.831
26,78
3,64
Antalya Hal Ürün Ortalama Kg Değeri (TL)
Ocak-Haziran
3,58
7,78
117,32
Turizmde Temmuz ayında 2 milyon yabancı ziyaretçiyi geçiyoruz, 7 ayda 6,5 milyonu geçiyoruz. Aylık olarak geçen yıla göre %32 artış var, yıllık %110 gibi bir artış sağlamış durumdayız. Uzun dönemli olarak bakarsak 2019’a göre ise %20 gerideyiz, 2018 yılını halen yakalayamadık.
Fakat bu yıl sezonun uzayacağını düşünüyor, Rusya’dan uçak seferlerinin artmasıyla 2018’i geçmeyi hedefliyoruz.
Turizm, tarım ve inşaat sektörü sayesinde istihdam artışında 2019 seviyesine ulaştık, oransal artışta büyük iller arasında birinci sıradayız. İstihdam miktarı artışında İstanbul’dan sonra ikinci iliz.
Şirket sayısı artışında oransal olarak Türkiye’de ilk sıradayız. Haziran ayında kurulan şirket sayımız İzmir’le aynı.
Konut satışı artışında da Haziran ayında büyük illere göre oldukça yüksek bir artış kaydettik. Konut satış sayımız İzmir’e yaklaşmış durumdadır. Bizim nüfusumuz 2,6 milyon, İzmir 4,5 milyon olduğu için bunu vurguluyorum.
Yabancılara konut satışında Haziran ayı yeni bir rekor ayı oldu, her üç konuttan birisi yabancılara satıldı. Biz konut satışında Antalya’ya bu ilgiden memnun oluyoruz, ama halkın geniş kesimi de fiyat ve kira artışları nedeniyle buna tepki gösteriyor.
Kira artışlarına sınır gelse de çalışanlar ve ev kiralayarak okuyan üniversite öğrencileri için barınma sorunu çok arttı. Buna da bir çözüm düşünülmesi gerekiyor.
Kredi artışımız Türkiye ortalamasına yakın, biraz önce krediyi hangi sektörlerin daha fazla aldığını gösterdim. Bunlar dışında vergi tahsilatı ve ticari faaliyette Türkiye ortalamasından iyiyiz. Yatırım teşviklerinde havalimanı ve turizm sayesinde artış yüksek görünüyor.
Olumsuz veriler arasında karşılıksız çek artışı var, bu biraz da enflasyona bağlı bir artış, toplama oran olarak yüksek değil.
Biraz önce mermer sektöründe ihracatın yavaşladığını söyledim, aynı şey başka sektörlerde de var, ayrıca özellikle tarım ihracatımızda yavaşlama da önemli. Bu yıl sera sezonunda sebze meyve fiyatları yüksek seyrettiği için idare edildi, fakat tarımda girdi fiyatları artışı %123’e çıktı. Son dönemde dünyada resesyon korkusuyla girdi fiyatlarında gerileme başladı, bu henüz bize tam olarak yansımadı. Eğer küresel girdi fiyatları düşmeye devam ederse bunun faydasını göreceğiz.
Bugünler turizm sayesinde sektörlerin nispeten iyi olduğu günlerdir. Asıl mesele sonbahar ve kış dönemindeki risklerdir. Döviz rezervi yetersiz olduğu için CDS risk primimiz 800’ün üzerinde.
Önümüzdeki dönemde petrol faturası, dış borç ödemeleri belirsizliği artırmaktadır. Bunu düşürmek, belirsizlikleri azaltmak gerekiyor, enflasyon, kredi, istihdam, kiralar, vergiler gibi birçok konu yeni adımlar bekliyor.
Bazen konuşsak da fayda etmiyor diye düşünen arkadaşlarımız var, oysa asıl sorun ilgili bütün kesimlerin konuşmamasıdır. Ekonomide önemli konular yerine popülist vaatler veya sosyal medya konuları öne geçiyor. Biz verilerle, raporlarla uyarmaya devam edeceğiz. Görevimiz sektörlerimizin sorunlarına tercüman olmanın yanında sektörlere ve ekonomi yönetimine yol göstermektir.
Ülkemiz dış politika alanında başarılı adımlar atıyor. Rusya ve Ukrayna arasında kurulan denge bir başarıdır. Tahıl anlaşması gibi küresel çapta önemli bir operasyona imza atılmıştır. Dış politika alanında birçok konuda iktidar ve muhalefet yan yana gelebilmektedir. Aynı durumu ekonomide ve yapısal reformlarda da gerçekleştirmeliyiz. Ekonomik ve sosyal sorunlar bu noktadayken siyasi uzlaşma tek yoldur ve herkesin sorumluluğudur. Bunu kaç kez söyledim bilmiyorum, söylemeye de devam edeceğim.
Faaliyetlerimiz hakkında bilgi vererek konuşmamı tamamlayacağım.
Yarın Rusya’nın ciddi ekonomi gazetesi olan Kommersant gazetesi işbirliğiyle Rusya ticaret ve turizm temsilcileriyle önemli bir toplantıya ev sahipliği yapacağız. Rusya AVM’ler Konseyi Başkanı, yapı market zincirleri satınalma yöneticileri gibi önemli kişiler toplantıya katılıyor. Rusya ile ticaretimiz için önemli bir fırsattır. Meclis üyelerimiz, komite üyelerimiz, özellikle Rusya ile ticaret potansiyeli olan üyelerimiz toplantıya katılmalıdır. Rusya, Antalya için sadece ekonomik açıdan değil, sosyal ve kültürel açıdan da olmazsa olmaz bir ülkedir. Artık şehrimizde on binlerce Rusya kökenli Antalyalı yaşamaktadır. Bine yakın Rus sermayeli şirketimiz bulunmaktadır ve bu sayı artmaktadır.
Hep söylediğimiz gibi, ticaret ve turizm hem barışa katkıda bulunan hem de barışla yaşayan faaliyetlerdir. Bu tür etkinliklerin ticaretin ve turizmin gelişmesine aynı zamanda ülkeler arasında barış ve kardeşliğin tesisine de katkısı olacağına inanıyorum.
Perşembe günü 24. Grubumuzla yenilenebilir enerji yatırımlarını konuşacağız. Tarım ve sanayide GES yatırım teşviklerinin artırılması gerekiyor, Bakanlık yetkililerine bu talebimizi ileteceğiz.
Bir başka faaliyetimiz olan Antalya ekonomisi çevreci dönüşüm çalışmalarımız ilerliyor. Tarım, Turizm, Sanayide çevreci dönüşüm gruplarını hem akademisyenler ve kurum temsilcileri hem de sektör mensupları yer alacaktır.
Rodin sergimiz 2022 yılında Antalya için en önemli olaylardan birisi olmuştur. Dünyanın en büyük sanatçılarından birisi daha Antalya’dan geçmiş oldu. Ulusal basınımızda bu sergiyle ilgili çok haber ve makale yazıldı. Bazı liselerimiz özel ziyaretler düzenlediler. Serginin kent turizmine de katkısı olduğunu gördük. Bu serginin Antalya’dan sonra İstanbul’a gideceğine inanıyorum. Sergiye özellikle Antalya’da yaşayan yabancıların ilgi gösterdiğini söylemiştim. Keşke halkımız ve gençlerimiz de daha fazla yararlansaydı. Fakat kent kültürü konusunda daha çok yol kat etmemiz gerekiyor.
Antalya da Türkiye gibi kırsal kültürden kent kültürüne geçemiyor. Bir şehri, şehir için çalışan eşraf ile elitler yaratır. Eşraf ve elit, kültür ve sanatı destekleyerek kent kültürünü geliştirir.
Kent rantı yüksek olunca kültür peşinde koşan eşraf değil, rant peşinde koşan kent ağaları ortaya çıkıyor. ATSO olarak en doğru projelerimizden birisi AKS projesidir. Bunun için bu projeyi başlatan ve destekleyen herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, hem yerel basınımızı desteklemek hem de sergiye ilgiyi artırmak için yerel basın okurlarına ücretsiz sergi kampanyası yaptık. Böylece hem yerel basın okurluğuna hem sergiye dikkat çekmiş olduk.
Geçen ay Antalya Lisesinin korunması gerektiğini söylemiştim. Bir okulu bulunduğu yerde yaşatmak gerekir, çünkü bu manevi bir değerdir. Konu halen gündemde ve çevremizden devamlı talepler geliyor. Bu konularda toplumun hassasiyetine önem verilmelidir. Devletin yeni bir binaya ihtiyacı varsa yer alır, yapar. Kaleiçi’nde yıkılmış, yıkılmakta olan binalar var, tarihi bir mekanın restorasyonu yapılsa hem ihtiyaç görülür hem de şehir kazanır.
Antalya’ya her alanda en iyi olmak yakışır. Biz bir ülke büyüklüğünde turizme, bir ülke büyüklüğünde tarıma sahibiz. Bu büyüklüğü hem sayı hem kalite olarak eğitim, kültür, sağlık, teknoloji, mimari, estetik gibi alanlara da yansıtmalıyız.
Bunun için ayrışmalara, rant kavgasına izin vermemeliyiz. Antalya’nın öz gelirlerini artırmalıyız. Antalya’nın yerel yönetimleri, odaları, sivil toplum örgütleri daha güçlü olmalıdır. Son yıllarda siyasi ayrışmalar, pandemi gibi sıkıntılar bu konuların konuşulmasını bile engellemiştir. Artık ülke ve şehir olarak silkinme zamanıdır.
Gelecek ay 30 Ağustos’ta Büyük Zafer’in 100. Yılı kutlanacaktır. 100 yıl önceki Büyük Zafer bugün halen bize milli ve manevi bir güç vermektedir.
Yıllardır ekonomik krizler, terör olayları, siyasi sorunlar yaşayan bir toplum olmamıza rağmen büyük Atatürk’ün bize verdiği gurur ve güven sayesinde hiçbir zaman ümitsiz olmuyoruz. Bu öyle bir gurur ki en zor zamanımızda geleceğe güçlü, güvenli ve ümitli bakmamızı sağlıyor.
Bu büyük mirasa hep birlikte sahip çıkıyoruz.
Bunun için hepinize teşekkür ediyor, güzel günler diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.